Sabah su arıtma cihazımın filtre kartuşunu yeni değiştirdim ve arkamı döndüğümde, kedi sahibimin banyoda çömelmiş, musluktan damlayan suyu yaladığını gördüm. Çıkardığı şapırtı sesi, sütlü çay içtiğimden bile daha tatmin ediciydi. Bu sahne birden kendime şu soruyu sormama neden oldu: Hepimiz yemek ve içmek zorunda olan "dünya sakinleriyiz", öyleyse neden insanlar su içmek için RO ters ozmoz ve aktif karbon kullanarak katmanlar halinde filtreleme yapmak zorunda kalıyor? Hayvanlar ise yağmur suyunu, çamurlu su birikintilerinin suyunu içebiliyor, hatta yol kenarındaki durgun suyu bile mide bulantısı yaşamadan yalayabiliyor?
Hayvanların "demir midelerini" kıskanmakta acele etmeyin; aslında bu fark, milyonlarca yıllık evrim boyunca gelişen "hayatta kalma becerisi açığından" kaynaklanıyor. İnsanlar besin zincirinin en tepesinde gibi görünse de, konu "su direnci" olduğunda hayvanlara gerçekten de şapka çıkarmak gerekiyor.
Her şeyden önce, hayvanların "vücut filtreleri" insanlardan çok daha güçlüdür. Hiç yol kenarında kirli su içip sonra mobilyaları çiğneyen veya her zamanki gibi yemek yiyen bir köpek gördünüz mü? Bunun nedeni, karaciğerlerinin ve böbreklerinin süper bir "detoks takviyesi" ile evrimleşmiş olmasıdır. Örneğin, bir köpeğin karaciğeri sudaki bakteriyel toksinleri hızla parçalayabilir ve böbreklerinin safsızlıkları filtreleme verimliliği insanlardan %30'dan fazla daha fazladır. Kediler daha da etkileyicidir; ataları çöllerde yaşadığı için "daha az su içip suyu iyi filtreleme" becerisinde uzun zamandır ustalaşmışlardır. Suda biraz mikroorganizma olsa bile, bağırsaklarındaki probiyotikler bunları hızla "bastırabilir" ve ishal için hiçbir şans bırakmaz.
Buna karşılık, insanlar evrim sürecinde "dayanıklılık becerilerini" çoktan geride bırakmışlardır. Suyu kaynatmayı öğrenip su arıtıcılarını icat ettiğimizden beri, vücudumuz "kirli suya" karşı direncini yavaş yavaş yitirdi. Günümüzde çok az insan doğrudan musluk suyu içmeye cesaret ediyor ve bu, musluk suyunun kalitesiz olmasından değil, bağırsaklarımızın "steril suya" alışmış olmasından kaynaklanıyor. Az miktarda bakteriyle bile temas ettiklerinde, bağışıklık sistemimiz "aşırı tepki" vererek ishal ve ateşe yol açıyor. Tıpkı narin "sera çiçekleri" gibiyiz.
Kolayca gözden kaçan bir nokta daha var: Hayvanların içtiği "kirli su" sandığımız kadar kirli değil. Yabani yağmur suyu ve dereler bulanık görünebilir, ancak çoğunlukla çürüyen yapraklardan gelen maddeler gibi doğal organik maddeler içerirler. Bu maddeler hayvanlar için zararsız olmakla kalmaz, aynı zamanda eser elementlerin takviyesine de yardımcı olur. Ancak insanların günlük yaşamda temas ettiği su (musluk suyu gibi) arıtılmış olmasına rağmen kalıntı klor, eskiyen borulardan gelen ağır metaller ve hatta ikincil kirlilikten kaynaklanan bakteriler içerebilir. Bu "insan yapımı kirleticiler", filtrelenmesi gereken asıl suçlulardır. Hayvanlar her gün musluklardan su içmedikleri için bu sorunlar hakkında endişelenmeleri gerekmez.
Daha da ilginci, hayvanların içme alışkanlıkları aynı zamanda onları risklerden kaçınmaya da yardımcı oluyor. Hiç bir sincabın bir kovayı bir kerede içtiğini gördünüz mü? Tabii ki hayır! Çoğu hayvan günde birkaç kez az miktarda su içer. Her seferinde az miktarda su aldıkları için, suda az miktarda zararlı madde olsa bile, vücutları bunları hızla metabolize edebilir. Peki ya insanlar? Susadığımızda, bir kerede bir şişe suyu tamamen içebiliriz. Suda kirletici maddeler varsa, alım anında güvenli sınırı aşacak ve vücudumuz doğal olarak başa çıkmakta zorlanacaktır. Ayrıca, hayvanlar nadiren aynı su kaynağında uzun süre kalırlar. Belirli bir noktadaki su kirliyse, bir kez içtikten sonra bunu fark edecek ve bir daha asla geri dönmeyeceklerdir. Bu "fayda arama ve zarardan kaçınma içgüdüsü", su kalitesini test etmek için su arıtıcılarına güvenmemizden çok daha güvenilirdir.
Bununla birlikte, insanların filtrelenmiş suya ihtiyaç duyması "titiz" olduğumuz anlamına gelmez; sadece yaşam kalitesi standartlarımızın daha yüksek olduğu anlamına gelir. Hayvanlar sadece "hayatta kalmak" için suya ihtiyaç duyar, ancak biz sadece güvenli değil, aynı zamanda sağlıklı su isteriz. Örneğin, tadını iyileştirmek için garip kokuları filtreleriz ve hatta bazılarımız faydalı mineralleri koruyan su arıtıcıları kullanırız. Tıpkı kedi sahibimin musluk suyuyla yaşayabilmesi gibi, ben yine de içmesi için kaynamış su hazırlarım. "Demir midesine" güvenmediğimden değil; tıpkı benim gibi daha kaliteli bir yaşam sürmesini istiyorum.
Bir dahaki sefere bir hayvanın "kirli su" içtiğini gördüğünüzde, artık onun "dayanıklılığına" imrenmeyin. Su arıtıcısını açıp temiz sudan bir yudum aldığımızda, bu aslında insan medeniyetinin ilerlemesinin "küçük bir gururu"dur !